25 Haziran 2014 Çarşamba

VAV-ÜL ELİF

Aç kapıyı ey sevgili..! Ben geldim...
Gök kubbede rüyam sen, yeryüzünde seyyah bendim...
İsmin dilimde türküm oldu.. Diyar diyar seni gezdim...
Kurban olayım az dur öyle...
Saçlarının gölgesinde uyumaya geldim...

Ezelim seninle başlar.. Anlamım sensin benim
Sende nihayet bulur, senin için cenk ederim
Ziyafetler istemem.. Çorba, aş değil derdim
Sanadır susuzluğum
Avuçlarından bir yudum su içmeye geldim...

Ömrüm göçmen bir kuştu, sorma neden geciktim
Her yerde seni sordum, bin beş yüz handan geçtim
Desem ki şu dünyayı adım adım öğrendim
Bir bakıver o zülüflerin ardından
Ahu gözlerinin içinde kaybolmaya geldim...

Lisan-ı beşerde yoktur şu hasrete bir terim
Hakk'tan gayrı ömrümde eğilmem, eğilmedim
Ne canavarlar gördüm, ne yiğitler devirdim
Biçareyim önünde
Bir gülüşüne can vermeye geldim...

Ne ozanlar susturdum, kaç aşıkla söyleştim
Arz-ı endamını tek tek dizelere işledim
Sevda külliyatımı ismine ithaf ettim
Şaire dilber gerek
Ben sana en güzel şiirimi yazmaya geldim

Dostun dergâhında sadık bir mürit idim
Sabrın sonunu selametlerde bildim
İsmini Mevlâ'dan zikir ile diledim
Yaratandan bildim şanını
Elif'ime vav olmaya geldim

İnce narin bileklerinle mıhlanmış şu yüreğim
Her sekişinle gâh ölürüm, gâh dirilirim
Ey rüzgârına kapıldığım..! Aç kapıyı.. Aç, benim...
Sana bir sevda sözüm vardı

Verdiğim sözü tutmaya geldim...

1 yorum: