15 Aralık 2014 Pazartesi


İMBAT
 
Verdiğin her nefes
İmbatım olurdu
Nazikçe yüzümü okşayan,
Bense havayı kıskanırdım
Nefesin olup
İçine dolamadığımdan...
 
Gözlerindeki bakış
İmdadım olurdu
Efsununa kul yapan,
Direnişimi kırdım
Sevdan tüm korkulardan
Önde durduğundan...

Tenindeki kokun
Sebatım olurdu
Beni dönülmez yollara koyulmaktan caydıran,
Ahdımızı düşürmedim dilimden
İçinde olmadığın her yol
Yalnızlığa çıktığından...
 
Dudağındaki tat
Celladım olurdu
Dokunduğunda yangınlar çıkaran,
İnfazıma razıydım
Benim için yaşamak sen
Ölümlerin en beteriyse
Yokluğun olduğundan...

4 Kasım 2014 Salı


BEN NASIL DURAYIM YA RABB!
 
Asi çiçeğime ağ kurmuş yılanlar,
Küheylanımı zincire vurmuşlar...
 
Ben nasıl durayım Ya Rabb!
Yedi cihan hâkimi sancağımın al kanını
Pis kanlarına bulamak ister gâvurlar...
Ayımı yıldızımdan ayırıp
Yıldızlarına katmak isterler...
 
Ben nasıl durayım Ya Rabb!
Dünyaya asaletini haykıran
Bozkurt’um ulumasın diye
Dolunayı batırırlar...
 
Ben nasıl durayım Ya Rabb!
Hürriyetimin peşine düşmüş avcılar
Vatanımı kardeş bildiklerimden
Satın almışlar... 
 
Ben nasıl durayım Ya Rabb!
Gözü dönmüş mahlûklar
Türk oğluna esaret şarabından
İçirmeyi arzular...
Mehmet'imin kanından bereket alan
Toprağıma göz koyarlar...

Ben nasıl durayım Ya Rabb!
Dün aç gezen çakallar
Atamın yurdunda tuzak kurarlar...
Oyun oynar... Cirit atar...
Bilir ki Türk'e muhtaçlar...

Ben nasıl durayım Ya Rabb!
Anam... Bacım... Yoldaşım...
Dost maskesi takmışlara kanarlar...

Işığını yolla Ya Rabb!
Kudretini yolla...!
Bilirsin kulundur, sana kurban
Söyle Türk oğlu nasıl durur
Demir ağları yıkarken düşmanlar...

30 Temmuz 2014 Çarşamba

KÖR KADIN

Zulmettiğin yetmez mi , zindanlara koyduğun
Esmerim, inci tanem, yâr yerine koyduğum...

Yüreğimdeki sızı, onsuz olamadığım...
Niçin böyle yaparsın, göçüp giden kör kadın

Ellerine bakarım, uzatsana be kuzum...!
Periler can almaz ki... Kazdığın benim kuyum

Zannederdim sevmiştin, sen de bana gelmiştin
El diyarı terk edip memleketi seçmiştin

Nerelerdesin şimdi... Söyle için rahat mı?
Gözlerinde hapsoldum... Ben mahkumken ferah mı?

İsyanım sensizliğe, sanma ki yalnızlığa
Ne zaman kavuşursak, koşarız mutluluğa...

25 Haziran 2014 Çarşamba

VAV-ÜL ELİF

Aç kapıyı ey sevgili..! Ben geldim...
Gök kubbede rüyam sen, yeryüzünde seyyah bendim...
İsmin dilimde türküm oldu.. Diyar diyar seni gezdim...
Kurban olayım az dur öyle...
Saçlarının gölgesinde uyumaya geldim...

Ezelim seninle başlar.. Anlamım sensin benim
Sende nihayet bulur, senin için cenk ederim
Ziyafetler istemem.. Çorba, aş değil derdim
Sanadır susuzluğum
Avuçlarından bir yudum su içmeye geldim...

Ömrüm göçmen bir kuştu, sorma neden geciktim
Her yerde seni sordum, bin beş yüz handan geçtim
Desem ki şu dünyayı adım adım öğrendim
Bir bakıver o zülüflerin ardından
Ahu gözlerinin içinde kaybolmaya geldim...

Lisan-ı beşerde yoktur şu hasrete bir terim
Hakk'tan gayrı ömrümde eğilmem, eğilmedim
Ne canavarlar gördüm, ne yiğitler devirdim
Biçareyim önünde
Bir gülüşüne can vermeye geldim...

Ne ozanlar susturdum, kaç aşıkla söyleştim
Arz-ı endamını tek tek dizelere işledim
Sevda külliyatımı ismine ithaf ettim
Şaire dilber gerek
Ben sana en güzel şiirimi yazmaya geldim

Dostun dergâhında sadık bir mürit idim
Sabrın sonunu selametlerde bildim
İsmini Mevlâ'dan zikir ile diledim
Yaratandan bildim şanını
Elif'ime vav olmaya geldim

İnce narin bileklerinle mıhlanmış şu yüreğim
Her sekişinle gâh ölürüm, gâh dirilirim
Ey rüzgârına kapıldığım..! Aç kapıyı.. Aç, benim...
Sana bir sevda sözüm vardı

Verdiğim sözü tutmaya geldim...

10 Haziran 2014 Salı

UZAKLAR GÖRÜNÜYOR II

İçim içim eser rüzgarla bir sıcaklık
Oysa şubatın son sayfalarındaydık
Bitmeyen bir roman gibi
Aşk sandığımız bu olguyu okuduk

Yazık... Elden bir şey gelmiyor
Yıllar, hatıralar olarak kitaplara geçiyor
Kalbim...! Yürü...!
Bize uzaklar görünüyor

Bir elveda daha... Nafile...
Kimse cevap vermiyor
Kalbim...!
Seni bir sahibin duyuyor
Yürü...!

Bize uzaklar görünüyor...

7 Haziran 2014 Cumartesi

UZAKLAR GÖRÜNÜYOR -1

Seçebiliyor yüreğim artık
Göremediklerini...

Genişliyor ufuklar
Güneş mi doğuyor ne...

Son batışından daha güzel geliyor.
Yüreğimde bir sayfanın kapanışından,
Seni bataklıklara batırışımdan
Daha yeni bir güneş doğuyor.

Uzaklar görünüyor...

Son akşam oluşunu hatırlıyor musun?
Hani:
''Dön...Dön...Dön...''
Diye haykırışımı bir zamanlar güneşime...

Güneşsiz gezdiğim üşüten gecelerde
'' Dön... Dön... Dön...''

Bu soruları sorarken
''Artık değil'' dedim kendime,
Ve güneş tekrar doğuyor işte

Üşüten bir gecenin üzerine...

22 Mayıs 2014 Perşembe

BIRAK

Bırak!
Bakma resimlere...
Bırak hep bildiğin gibi kalsınlar...

Bırak!
Dokunma mektuplara...
Bırak aklında kalan sözlerle avutsunlar...

Bırak!
Hesap sorma suçlulardan...
Bırak masum halleriyle dolaşsınlar...

Bırak!
Kovalama sevdaları...
Bırak nasır tutmuş kalbini okşasınlar...

Bırak!
Su dökme yangınlara...
Bırak yüreğini kavursunlar...

Bırak!
Tutma artık zamanı...
Bırak insanlar yaşasınlar...

Bırak!
Bırak git bu diyarlardan...
Bırak sayfalar kapansınlar...

Bırak!
Veda etme kalanlara...

Bırak öldün sansınlar...

14 Mayıs 2014 Çarşamba

YASAK AŞKIM

Kurutulamayan bir gül gibi gizlisin derinlerde,
Yasadışı bir suç gibi, (düşünce)den içerde,
Acının terörü gibi kazınmış yüreğime,
Çocuğa ceza gibi yasaksın bana aşkım.

Ne varlığın belli, ne de yokluğun
Okşayamam saçını, fark edilir soluğun
Sokakta devriyeler, içimde mutluluğun

Bedenimde et gibi benimsin yasak aşkım...

9 Mayıs 2014 Cuma

SİGARA MİSALİ

Kokun sinmiş sigara misali üzerime
Yanaşamaz olmuş başka sevdalar
Tiksinir şimdi... Keş görür can dostlarım...

Aslında ağlamıyorum,
Dumanın kaçmıştır gözüme...

Verilememiş bir cevaptın üç nokta (...) misali,
Aslında hiç susmamıştım,
Türkünü... Türkümüzü söylerdim...

Tırnak misali,
Etimdin...


Bu acıyı yaşamaktan hoşlanmıştım...

8 Mayıs 2014 Perşembe

BİR GÜÇ VAR

Bir güç var bilemediğim...
Elim tutmaz, gözüm görmez
Ama bilir yüreğim...
Öfke, kine yol vermez
Benden ayrı benliğim...

Bir güç var bilemediğim...
Adına sevda derler...
Söz anlamaz, aman bilmez...
Oluverir sebebim...

Bir güç var bilemediğim...
Yarasından kan akmaz,
Esareti can yakmaz...

Kim bilmiş ki ben bileyim...

1 Mayıs 2014 Perşembe

ÇOCUK

Beni yine nereye çağırıyorsun çocuk...
Bilmez misin bakamam o kocaman gözlerinin içine
Sonunda beni affedeceğini bilsem de
İçimi yakar yüzleştiğim çocuk öfken yüreğinde

Ansızın karşıma çıkıverme bir daha çocuk...
Ödüm kopuyor minicik ellerine tekrar dokunacağım diye
N'olur seni dünyaya göstermem için gelme üzerime
Kirlenmiş yetişkin bedenimi süremem masumiyetine

Sensiz yaşamak kolay mı sanıyorsun çocuk...
Düz siyah saçlarını okşayamamak ellerimle
Tüm ince hesaplardan noksan gülüşlerine
Gülüşlerimin hasret giderircesine değmesine

Gözyaşlarına öyle muhtacım çocuk...
Sualsiz yatıp ağlayabilmeyi bir çift dize
Ağaran sakallarıma her gece
Bir tatlı rüyalar busesi verilmesine

Özlemişim seni be çocuk...
Kadife kokunu çekmek ne de güzelmiş ciğerlerime
Minik vücudunu sımsıkı bastırıp göğsüme
Yeniden bir olmak seninle otuz birimde

Sen benim en kıymetlimsin çocuk...
Sen benim masum yüzümsün
Bir benden gitmiş her şeysin sen

Senden geriye kalan tek şeyse ben...

20 Nisan 2014 Pazar

GÜNEŞ

Batan güneşin ardından bakanlar
Güneşin aslında her zaman
Doğudan doğduğunu bilmezler...
Batıya yüzü dönük beklerken
Doğuya arkasını döndüğünü de...

Gün olur,
Batıp giden bir güneşin ardından
Koşan olur...

Gün olur,
Bir koşmaktan bitkin düşmüşün
Ardından doğan bir güneş...

Doğar bir güneş, ısıtmaz...
Batar bir güneş, bulunmaz...
Bitkin düşse de koşan, uslanmaz...

Durmaz günler, akar...
Kısadır ömür, dolar...
Koşanlar bir gün ölür,

Güneşse her gün doğar...

8 Nisan 2014 Salı

ELA

Düşüyorum...
Ürkek... Tedirgin... Sıkılgan...
Bir kara deliğin bilinmezliğine kapılıp
Kaybolduğumu düşünürken,
Gözlerinde bir damla yaşmışım hapsolan...

Üşüyorum...
Şimşekler çaktıran bakışların
Sağanaklar yağdırırken üzerime,
Sicilimde çok tanıdık bu cereyan...
Her seferinde aynı heyecan...
Yorgun kalbim!
Yüzüm yok üzerine gelmeye,
Ama ne olur! Buna da dayan...

Biliyorum...
Her acının bir rengi vardır lugatında...
Bu seferki ne mavi, ne de kara...

Ölecek hissi veren bir elâ...

27 Mart 2014 Perşembe

DEMİR ATTIM

Şu yaşam denizinde
Her limana uğradım...

Her limanda bir kadın,
Her limanda bir şarkım,
Her limanda bir acım
Kaldı...

Ben yine yelken açtım...

Rotam belli... Şaşmadım...
Nice dalgalar aştım...
Sancak boyu dolaştım
Bu davalar denizinde...
Uğraştım...

Akıntıya kapıldım...
Sonunda... Bitti rüzgarım...

Ve sende demir attım...

26 Mart 2014 Çarşamba

AŞKIN PİRİNE GİTTİM

Boş bir yorgun yürektim, ebedî karanlıkta
Derken seni keşfettim, imkânsız duygularda
Aşkın pîrine gittim, ellerim bağrımda
Rabbin için et yardım...! Dedim sızım şuramda...
Evlat, ben neyleyeyim, merhem dedi o yârda...
Söyle Aşık Pîr dedim, elzem midir bu bana?
Ne el dedi ne de ben, ilaç olamaz buna
Çaresi tektir aşkın; orda, yâr kollarında...
Kalktım... Ey Pîrim dedim... Sevmek güzel şey ola...
El öpüp veda ettim, ve de koyuldum yola...
İmkânsızdır hep derdim, yâre kavuşmak bana

Oysa bak sen burdasın... Rabbim şükürler sana!
BODRUM

Neden ışıldamıyor Bodrum...
Neden ölüme mahkumlara benzer bakışları...
Yalnız ardıç neden sarardı, soldu sen gideli...
Neden iştahı yok... Toprağı su almıyor...
Benim gibi kimsesiz alemindeki tek tesellisi sen miydin...
Tıpkı benim gibi...
Bundan mı gösterdiğim ilgi ona karşı...
Kader arkadaşı...
Deniz neden köpürür, kudurur sensiz kaldı diye...
Neden karalara çarpar kollarını yas tutar gibi...
Temmuz'dayız halbuki...
Sen olan o göz kamaştırıcı ay ışığı yansıması neden öldü...
Erdem içinde seni görürdü...
Sonra o yakamoz yoldan yürürdü...
Bu onun düşüydü...
Neden sabah olur, ay gider, yol gider, sen gidersin diye korkardım...

Oysa sen burdaydın... Buradaydın...
BODRUM SENİNLE GÜZEL

Doğuda Bodrum... Üstünde gün doğar...
Sormaz mısın bu garip neden ona bakar...
Sen şüphesiz uykuda... Lodos benim yüzümde...
Yakamoz ve denizle, yeni günü karşılar...

Rüzgara oyun oynar ebabil
Dersin ''Sen beni yüreğinden sil...!''
Ben onu, o beni neylesin el...

Gel gitme... Bodrum seninle güzel...

25 Mart 2014 Salı

BİR ÇOCUĞUM

Bir çocuğum sana muhtaç...
Çok yalnızım...
Ne bir dost, ne oyuncak...
Seni istiyorum...! Elini uzat...!

Bir çocuğum karanlıkta...
Korkuyorum...
Sessizlik... Sensizlik...
Ne olur dön...! Işıkları yak...!

Bir çocuğum çırılçıplak...
Üşüyorum...
Kimsem yok... Sen uzak...
Isıtsın...! Güneşi bırak...!

Bir çocuğum... Körpeyim...
Bilmiyorum...
Gidersen kaldırmaz yüreğim...

Bir çocuğum... Bir çocuk...
Ağlıyorum...
Şefkat istiyorum... Seni istiyorum...
Dizlerine yatırmalarını...
Saçlarımı okşamalarını...
Sarılıp sahip çıkmalarını
Özlüyorum...

Bir çocuğum...
Büyümüş de küçülmüş...
Aklım ermezden gelir...
İnadına seni isterim...

Bir çocuğum ne de olsa...
Ağlar, ağlar susar...
Ben susarım gönlüm ağlar...
Sanki beni kim anlar..?!

Bir çocuğum banane...!
Sen gelmezsen yatmaz...
Huysuzum... Yaramaz...
Kimse beni anlamaz...
Çünkü kimse sen olamaz...

Bir çocuğum aklımca...
Çocuk kalmak isterim...
Kim bilir göz yaşlarım,
Seni bana getirir...

Bir çocuğum... Ne yapayım...!
Çocukluk bu yaptığım...
İşime gelmez büyümek...
Sonunda sana hak vermek...
Gidişine yol vermek...
Seni sensizken sevmek...

Bir çocuğum... Aksiyim...
Dediğim dedik olsun...
Dayaktan da yoksun...
Bir gün büyüsem bile

Lanet olsun...! Sen yoksun...!
ANKARA

Ankara...
Bürokrasisinin ''Bugün git, yarın gel''lerinde
Sevdalıların bitkin düştüğü,
Kamu kasvetinin çocuksu heyecanların
Üstüne çöktüğü,

Ayazı yürek kesen şehir...

Bir tek sana hesap sordurtmam kendime
Ben senin için ne varoluşlardan vazgeçtim
Nice düşük doğmuş sevdalar kurban verdim
O ışıltılı gözlerine...

Fakat sana da kalmadı tahammülüm... Bilesin...

Şimdi
Ya onurunla memleket olursun bana,
Ya da seni yakmasını da bilirim acımasızca...

Terk edilmiş bir kadın gibi
Ağlarsın sel götüren sağanaklarını
Caddelerine...
Ürperirsin ayazında Mayısının

Terk edilişine...
KUM SAATİ

Hayat dedikleri bir kum saatinden ibaret değil mi?
Her biri birer anı içinden süzülen kum taneleri...

Birer dost hançeri değil mi asıl parçalayan yürekleri?
Hani sırta saplandıysa namerdinki derlerdi...

Kum saati kavuşturur bir yandan zamanla sevenleri,
Bir yandan üzer akıp gidenlere hasret yürekleri...

Dolup taşan küllükler ve boş sigara paketleri,
Bir de kum saatini tersine çevirme ihtimali...